Akıncılar
Akıncılar Osmanlı Devletinin sınır bölgelerinde, düşman memleketlerine ani baskınlar tertipleyerek yıpratma harekatında bulunan hafif süvari birliklerine verilen isimdir.Akıncıların vazifeleri akın yapmakla kalmayıp,aynı zamanda düşmanın durumunu,yolları ve kuvveti hakkında bilgi toplamak gibi bir istihbarat görevinide yerine getirmekti.Ağırlık yapacak hiçbirşeyi yanlarında bulundurmazlar,zırh giymezler,kılıçlarını kuşanıp atlarını düşman topraklarına sürerlerdi.Akıncılık Babadan oğula geçerdi ve yalnızca Türklere has bir askeri sınıftı.
Sparta Savaşçıları
Spartalı her erkek çocuğu, iyi bir sparta vatandaşı aynı zamandada iyi bir asker olmalıydı. Bu yüzden tüm spartalı çocuklar 7 yaşına geldiğinde ailelerinden alınarak Agoge adı verilen eğitime tabi tutulurlardı.Bu eğitimlerde sadakat,acılara karşı direnç,avcılık ve savaş sanatları hakkında pek çok şey öğretilirdi.18 yaşına geldiklerinde yedek orduda yer alırlar;21 yaşına geldiklerinde ise Sparta ordusunun birey olmaya hak kazanırlardı.Antik dünyaya korku salan bu savaşçılar kusursuz birer ölüm makineleriydiler.
Oldukça eski bir Uygarlık olan asteklerin en elit birliğidir. Bu birliğe mensup kişiler tanrılarına benzediği için Jaguar gibi giyinirlerdi.Kılıç gibi silahlar yerine ucu volkanik camlarla ölümcül hale getirilmiş sopaları kullanırlar ve genellikle at üstünde savaşırlardı.Bu savaşçıların asıl amacı savaşlarda insan öldürmek değil,esir almaktır.Çünkü onların inanışına göre ;Savaş meydanında öldürülen düşmanlar boş yere ölmektedir.Oysa Jaguar Savaşçılarıaldıkları esirleri savaş öncesi özel törenler ile Tanrılarına kurban etmekteydi.
Amerika Kıtasının yerlileri olan bu insanlar doğayla barış içerisinde yaşarlardı. Yakın savaşta mızrak ve balta kullanırlar aynı zamandada yanlarında ok bulundururlardı. Savaşlarda öldürdükleri düşmanlarn kafaderisini keserek alırlardı.Kafa derisinin çokluğu bir savaşçının ne kadar iyi olduğunu gösterirdi.Savaşçı bir topluluk olmalarının yanı sıra çok da iyi avcıydılar.Fakat coğrafi keşifler sonrasında avcı olan bu topluluk birden ava dönüştüSömürgci Avrupalılar tarafından toprakları istila edilen Kızılderililer,beyazlara karşı vatanlarını korumaya çalışsa da başarılı olamamışlardır.
Ninjalar
Feodal Japonyada ortaya çıkan bu birlik savaş meydanlarında savaşmak için değil daha çok süikast için çalışmaktaydı. Casusluk, sabotaj, suikast gibi işleri para karşılığı yerine getirirlerdi.Hayatlarını gizlenerek geçiren bu insanlar,çoğunlukla efendilerinin huzurundan kovulmuş veya kendi istekleriyle ayrılmış Samuraylardan oluşmaktaydı.Bir Ninja'nın pek çok döüş tekniğine ve silaha hakim olması gerekirdi.Karşılarında düşman olarak Samuraylar gibi donanımlı savaçılar bulunduğu için Ninjalar zaman içinde Nivcudsu adında ayrı bir savaş sanatı oluşturmuştur.
Ölümsüzler Pers İmparatorluğunun en gözde birliğiydi. Bu birlik adını hiç bir zaman eksilmemesinden alırdı. Sayıları 10.000 kadar olan bu birlikte aralarından birisi eksilse hemen yenisi gelir 10.000 sayısını tamamlardı.Bu savaşçılar; güçlü,kuvvetli,uzun boylu gençler arasından seçilir, daha sonrasında 2 yıllık zor bir eğitimden geçerlerdi.Eğitimi başarıyla tamamlayanlar imparatorluğun sınırlarına gönderilir ve savaşlarda kendilerini ispatlamaları beklenirdi.Yıllar süren savaşlar sonucunda hayatta kalmayı başaranlar "Ölümsüzler Ordusu" na girmeye hak kazanırlardı.Pers ölümsüzleri savaşlarda zırh kullanmayan,tamamen atağa dönük bir savaş sanatı izleyen bir svaşçılardan olusmustur.
Moğol ordusu tarihin en korkulan ordularından birisiydi.Moğollar Orta Asya bozkırlarında tarih boyunca bir birleri ile savaşmış, birbirlerini bırakıp birlik olduklarında ise tüm dünyaya meydan okumuşlardır.Kısa bacaklı ve dayanıklı Orta Asya atları üzerinde savaştan savaşa koşmuşlar,attıkları savaş çığlıkları ve acımazsızlıkları ile dünyada tanınmışlardır.Toplu halde olduklarında durdurulamaz bir güce dönüşen Moğol Süvarileri, savaş konusunda her ne kadar iyi olsalar da devlet yönetimi konusunda aynı başarıya sahip olamamış;bu yüzden kurdukları büyük devletlerin ömrü kısa olmuşur.
Bir dönem tüm avrupaya korku salan viking savaşçıları yaptıkları akınlar ve baskınlarla adını tarihe yazdırmayı başarmıştır. Alışılagelmişin dışında daha çok denizlerden saldıran böylelikle düşmanın dengesini alt üst eden bu kavmin bir diğer özelliği ise dev gibi cüsseleriydi.Fiziki üstünlüklerinin yanında, savaşlarda genellikle balta kullanmayı tercih ederlerdi.Vikingler koca cüsseleri ve kanlı baltaları ile düşmanlarına korku,etrafına ölüm saçarlardı.
Samuray, eski Japoncada 'hizmet etmek' anlamına gelir. Bu savaşçılar savaş ve felsefeyi bir araya getirmiş ve hayatları boyunca onurları için yaşamışlardır.Samuraylar savaşlarda genellikle kendilerine özel kılıçları kullanırlardı.Bu kılıçların ruhlarının olduğuna inanırlar ve onlara isim verirlerdi.Ayrıca kılıç dışında ok,mızrak ve silahsız savaşla da ustalaşırlardı.Silahlı ve silahsız dövüş için günümüzdede varolan Jujutsu savaş sanatını kullanırlardı.
Orta Çağ Şovalyeleri
Öncelikle her zırhlı ve atlı asker şövalye değildir. Orta Çağ döneminin tankları diyebileceğimiz bu seçkin birlik avrupa da ortaya çıkmıştır.
Şövalyelik genelde asil insanların olabileceği bir askeri birliktir. Şövalye olarak yetiştirilecek olan bir erkek çocuğu, yaklaşık 7 yaşındayken babasının evinde ayakçı olarak çalışmaya ve eğitim almaya başlıyordu.Bu eğitimde,savaş sanatının yanında genel kültür hakkında da pek çok bilgi verilmekteydi.Çocuk 12 yaşına geldiğinde ise başka bir şovalyenin yanına yardımcısı olarak çalışması için verilirdi.Bir süre sonra gerekli şartları karşıladığında ise Şovalyeliğe terfi ediyordu.Ağır zırhları ve atlarıyla orduların içine korkusuzca at süren ve önüne geleni ezen şovalyeler, OrtaÇağ'ın durdurulamaz güçleriydiler.
Vatanları Yeni Zelanda topraklarıdır. Çok aç kaldıklarında insan eti yiyen, savaş dansı yapan bu kavmin naamı bir okyanus adası olan Yeni Zelandadan tüm dünyaya yayılmıştır. Düşmanlarını korkutmak için savaş öncesi Haka Dansı yaparak daha savaş başlamadan psikolojik olarak 1-0 öne geçiyorlardı.Ayrıca Moko adı verilen yüz dövmeleride bu kavime has bir özelliktir.Moko, kadınlar için güzellik ;Erkekler için savş simgesiydi.Belirli bir savaş stilleri ve eğitimleri yoktu.Özgürlüklerine düşkün ve savaşçı bir halk olarak bilinen Maoriler, hala Yeni Zelenda da yaşamını sürdürmektedirler.
Padişah'a bağlı Kapıkulu Ocakları'nın piyade kısmıdır. Yeniçeriler, Osmanlı Devleti'nin sınırlarının genişlemesi ile küçük yaşta alınan çocukların anadoluda türk ailelerinin yanına verilerek yetiştirilmesi ile oluşturulur.Avrupanın ilk düzenli ve eğitimli ordusu olma özelliğini taşır.Yeniçeri Ocağı 16.yüzyılın sonlarına kadar Osmanlı Ordusu'nun talimli,mükkemmel bir yaya kuvveti olup;savaşlarda vurucu güç konumumndaydı.Hafif örme zırh giyerler ve kılıç kullanırlardı.Devletin ilk yüzyıllarında çok büyük yararları olan yeniçeri ocağı, daha sonra bozulması nedeni ile 1826 yılında Sultan 2.Mahmut tarafından kaldırılmıştı.